Bir Knight Online Hikayesi – Bölüm 1

| 10 Aralık 2006

Sıcak bir bahar ayı idi. Aylardan Nisan, her sabah olduğu gibi yine kuşların cıvıltısıyla uyanmıştı. Hafifçe doğruldu yatağında ve derin bir nefes çekerek kollarını iki yana açtı. “Baharı seviyorum..” diye mırıldandı kendi kendine, dönüp yatağının yanı başındaki pencereden dışarı bakmaya koyuldu. Kuşların cıvıltılı sesleri eşliğinde doğanın doyum olmaz ahengini seyretti bir süre…

Yavaşça yatağından doğrulup kalktı ve elbiselerini giydi. Gitmesi gereken bir işi vardı fakat gecikmeyi bile umursamadan yine bir bahar sabahı kahvaltısı hazırlayıp kuruldu kendi masasının başına…

Çok sürmedi, kahvaltının en zevkli yerinde kapının gürültülü bir şekilde çalınmasıyla irkildi. Dışarıdaki her kimse kapıya deli gibi vuruyordu adeta, yavaşça başını uzatıp kapıya kulak verdi. ” Oriole kapıyı aç…!!! Oriole….” ses yabancı gelmiyordu “zaten buralarda yabancı birilerini bulmak zor” diye mırıldanarak doğrulup kapıya doğru ilerledi ve kapıyı açtı. Karşısında nefes nefese kalmış bir “Nean” duruyordu.

– Hayırdır ne oldu Nean? Nedir bu telaş?

– Oriole seni bekliyorlar.

– E tamam kahvaltımı bitirip gelecektim zaten

– Hayır bu sefer önemli

“Bizim işimiz her zaman önemlidir Nean, sağlık herşeyden önce gelir” diyerek tebessüm etti. Fakat Nean “Seni kralın yardımcıları çağırıyor Oriole” dediğinde yüz ifadesi birden değişip yerini tekrar şaşkınlığa bıraktı.

– Anlamadım kral mı dedin?

– Evet ama yardımcıları

“Neden acaba?” diyerek geri döndü ve çantasını alıp Neanla birlikte Kalenin yolunu tuttu. Her gün neşe ve huzurla gittiği yol artık onun dikkatini bile çekmiyordu. Kafasına takılmıştı ve neden çağırıldığını düşünüp duruyordu. Kalenin giriş kapısını geçtikten sonra biraz ileride kralın yardımcılarının toplandığı bir ev vardı. Neanla birlikte bu evin kapısına kadar yürüdüler. Kapının önünde iki zırhlı koruma vardı. Kraliyet korumalarının zırhları, elflerin hünerleriyle yapılmış zırhlar geceleri görülemeyecek kadar şeffaf olurlardı. Gündüzleri ise gün ışığı ile acayip bir parıltı verirlerdi.

– Şey Oriole, bilirsin ben meraklıyımdır

– Merak etme Nean, yaşın küçük ama aklın büyük ben saklasamda sen anlarsın

– Olsun yinede bilmek isterdim

– Evet bende çok istiyorum

Kapı açıldı, İnce yapılı beyaz saçlı yüzü çökmüş bir adam belirdi. Tekrar geri dönüp açık kapıdan içeri kalın bir sesle “Kraliyet erişkinlerinden iyi etmede erdem sahibi Oriole geldi” diye bağırdı. İçeriden “Şerefle buyursunlar” sesiyle birlike adam Oriole’ye hafifçe eğilip kolunu uzatarak kapıyı işaret işaret etti.

Oriole ağır ve heyecanlı adımlarla içeri girdi. Koridoru takip etti arkasındaki adam eşliğinde, adam koridorun sonundaki açık olan kapıyı işaret etti. Oriole yine heyecanlı adımlar eşliğinde adamla birlikte kapıdan içeri girdi. Kapının tam karşısında boylu boyunca uzanmış bir masada tam 7 kişi oturuyordu. İsimlerini bile bilmediği bu insanların sadece kralın yardımcıları olduğunu biliyordu. Hepsinin ortasında olan en yaşlılarıydı. Diğerlerine şöyle bir baktı ve “gelin buyrun, şuraya oturun” diyerek titrek bir sesle masanın önündeki sandalyeyi işaret etti. Oriole geçip oturdu ve yine aynı adam tatlı bir tebessümle;

– Sevgili kızım seni buraya neden çağırdımızı bilmek istermisin?

– İsterim efendim

– O halde önce ben seni tanıdığım kadarını anlatayım sonra eksik bulursan yada söylemek istediğin bir şey olursa sen devam edersin.

– Tamam efendim

– Oriole, 30 yıl önce Morad kalesi sınırları içinde bulunan Tolyu kasabasında Chve ve Riyoko nun çocukları olarak dünyaya geldin. Annen Chve senin kendisi gibi bir erişkin olmanı istediği için sağlık konusundaki bütün hünerlerini sana öğretti yada öğretmek için elinden geleni yaptı. 14 yaşında erişkin eğitimi almaya başladın. Eğitim aldığın hocaların erişkinlerin en iyisi ve en kıdemlisi olan Ryne ve Kazade idi. 20 yaşında eğitimini şimdiye kadar görülmemiş üstün bir derece ile tamamladın ve insanlarımıza sağlık vermek için tam 10 yıldır bütün hünerlerini sergilemeye çalışıyorsun. Buraya kadar bir kusurum varsa düzelt kızım

– Teşekkür ederim efendim ama yok sanırım

– Tamam kızım, tam 10 yıldır hünerlerini sergilemeye çalışıyorsun fakat asla sana hünerlerini gösterebileceğin bir imkan verilmedi yada verilemedi. Bence sen hastalık iyileştirmede olduğu kadar, yaraları iyileştirmede ve güçlü büyüleri kullanmada da bilgi ve beceri sahibisin yanılıyormuyum?

– Efendim yaraları iyileştirmek evet fakat güçlü büyülerde sadece bilgi sahibiyim daha ilerisini tecrübe edebilmeye imkanım hiç olmadı.

– Anlıyorum kızım, senin sahib olduğun bilgiye yakın bilgisi olanlarda var. Fakat onlarda senin gibi ve hiç bir tecrübeleri yok şimdi seni buraya çağırma sebebimizi açıklayacağım kızım lakin öncelikle burada konuşulanların dışarı çıkmasına izin vermeyeceğini umarım ve bu konuda sana güvenirim.

– Güveninize inançla katılıyorum efendim.

– Peki Oriole, bildiğin gibi kral yardımcıları her zaman halkın arasındadır çeşitli toplantılar düzenler aralarında ve bazı kararlar alırlar fakat şimdiye kadar bu toplantılarda huzurlarına kimseyi çağırmadılar. Ama şu anda hepimizi bekleyen büyük bir tehlikeyle karşı karşıyayız ve toplantımızda bunun önlemini almak üzere erişkin sınıfından ve savaşçı sınıfından gerçek kıdem sahibi kişileri bir araya toplamaya çalışıyoruz.

– Özür dilerim efendim.

– Buyur kızım.

– Ben yeterli kıdem sahibi olduğumu şu anda düşünemiyorum özürlerinizle

– Anlıyorum kızım bu sebeple seni öncelikle Erişkinlerin başına getirdiğimizi bilmeni isteriz….

Oriole şaşkınlık ve heyecan duygusuyla iç içe titremeye başlamıştı. Bu ilk defa başına geliyordu daha önce hiç bu kadar heyecanlandığını hatırlayamıyordu. Yeni imkanların ve hünerlerine beceri katmanın heyecanı içini kemiriyordu. Bu sözlere sessizlikle karşılık verdi…

– Kızım tehlikenin ne olduğunu merak etmiyormusun?

– Özür dilerim efendim, yeni imkan ve sahip olduğum bilgiyi tecrübeye dökme beni heyecanlandırdı.

– Bende öyle düşünmüştüm kızım. Tehlike orclar kızım, orc’lar en nihayetinde kendilerine yeni bir kral bulabilmişler. Yetenekli ve güçlü bir savaşçı ve bir ordu hazırlamışlar. Ne yazıkki orduları harekete geçtiğinde biz bundan haberdar olabildik. Savaş için hazırlıklarımız başladı. Şu anda demircilerimiz elf demircileriyle beraber çalışıyorlar. Herkese yetecek kadar zırh ve silah üretmeye çalışıyorlar. Fakat orcların kalemizin kapılarına gelmeden bizim yeterli tedbiri alabilmemiz mümkün olmayacak gibi, bu sebeple Lunar sınırlarında ve orc tarafı ile el morad tarafı arasındaki sınır alanında az sayıda da olsa birliklerimizi bulundurmakta fayda gördük….

Oriole donup kalmıştı. Savaş daha önce hiç duymadığı bir kelimeydi. Anlamını bildiği fakat yıllarca El Moradlıların tek birinin ağzından bile duymadığı bir kelime, heyecanının yanına korkuda eklenmişti artık….

– Bu birliklere elfler de destek verecekler ve büyücülerimizde ellerinden gelenleri yapacaklar. Yani senin anlayacağın herkes hem lunar sınırına hemde sınır bölgesine az miktarda da olsa zaman kazanma amaçlı feda edilmek üzere birliklerini konuşlandırdı. Fakat biz bunun yeterli gelemeyeceği ve orcların çok kısa bir zamanda Raiba şehrimizi kuşatma altına alacağını düşünerek Raiba’yada seçilmiş olan bazılarımızı gönderme kararı aldık. Bildiğin gibi Raiba büyücülerimizin şehri ve onlara ihtiyacımız var. Şayet bir kuşatma olursa Senin ve senin emrindeki diğer erişkinlerin Büyücülerimiz için elinden geleni yapacağını ve Elferin Asga şehrine geri çekilmeye yardımcı olacağı konusunda hiç bir şüphemiz yok kızım.

Oriole kısa bir durgunluk geçirdi ve güçlükle “Anlıyorum efendim” diyebildi

– Sana verilen yetkiyi en güzel ve iyi şekilde kullanacağına ve El Morad halkına daima sadık kalacağına kendi adıma kefilim.

– Sizi hayal kırıklığına uğratmayacağım efendim.

Adam yanındakilere kafasını çevirdi ve tekrar Oriole’ye döndü.”Ayağa kalk kızım” Oriole ayağa kalktı.”Muhafızlar!” Kapıdaki muhafızlar arkasındaki kapıda belirdi ve kralın yardımcıları ile birlikte yaşlı adamda ayağa kalktı. “Oriole, seni savaş kapıları ardında savunulmayı bekleyen Raiba şehrine emniyet ve sağlık için gönderiyorum. Emrinde 30 erişkin ve 70 savaşçı olmak üzere seçilmiş insanlardan oluşan 100 kişilik bir klan olacak, bu kişilerin isimlerini seni buraya getiren Nean’a kraliyet mühürü içinde verdik. Ve kızım, lütfen yıllanmış olan kralının üzülmesine sebep verme.” Adamın sağında ve solunda olanlar saygıyla yaşlı adama doğru eğildiler. Muhafızlarda eğildiler ve Oriole konuşan kişinin kral olduğunu anladığında nutku tutuldu. Kralı daha önce hiç görmemişti. Yavaşça tek dizinin üzerine çökerek selam verdi.  Selam verirken muhafızlar bir silah ve bir kalkan getirdi. Oriole Başını kaldırdığında gözlerine inanamadı. Önünde elflerin elinden çıkmış bütün ihtişamıyla alev alev parlayan bir vurma çekiç ve Chitin kalkan duruyordu. Kral ” Zırhını evine yolladık kızım, herkesin isteyebileceği ama sahip olamayacağı kadar güzel… ” diyerek hafifçe eğilerek selam verdi ve kendisi için ayrılan kapıya yönelip gitti…. Oriole Vurma çekiçini beline asıp giysisinin altına aldı Chitin kalkanıda bir bez parçasına sarıp evinin yoluna koyuldu. Nean onu yakaladı ve “Hey Oriole, ne oldu, neden çağırmışlar?” Oriole Nean a döndü ve hafif bir tebessümle

– Gülmek istermisin Nean?

– Tabiki isterim

– O halde iyi dinle Gizli bir görevdeyim ve senin elinde bir mühür var. Rica etsem onu alabilirmiyim?

Nean şaşırdı elini giysisinin iç cebine attı ve bir parşömen çıkardı. Oriole’ye uzatıp “Özür dilerim unutmuşum” diyebildi ve dönüp gitti. Oriole Parşömene baktı. Mühürü açılmamıştı. Nean adına sevindi. Şayet mühürü açmış olsaydı başına neler gelirdi. Parşömeni cebine atıp tekrar evinin yolunu tuttu. Hızlı adımlarla ne kısa ne de uzun denebilecek bir sürede evine vardı. Kapısında duran sandığı gördü hemen kapıyı açıp sandığı içeri aldı. Kahvaltı yaptığı masa daha toplanmamıştı bile, bir masaya bir sandığa baktı. Meraktan ölecekti, masa bekleyebilirdi. Sandığa eğildi ve açtı. Chitin Kabuklu zırhları görünce sevinçle bir çığlık attı….

Yazan: Faruk KAKŞİ

Tags:

Category: Hikayeler

About the Author ()

Comments are closed.