Gülümse

| 18 Ağustos 2009

Birbirinize gülümseyin. Karınıza, kocanıza, çocuklarınıza, kısacası herkese gülümseyin. Kim olduğu önemli değil. Bu birbirinize duyduğunuz sevginizin güçlenmesine yardımcı olacaktır.

Rahibe Teresa

Amerikalıların çoğu, Antoine de Saint-Exupery’nin muhteşem kitabı The Little Prince’ i (Küçük Prens) iyi bilirler. Bu mizahi ve büyüleyici bir kitap. Hem çocuk kitabı hem de yetişkinlerin düşüncelerini zorlayabilecek türden bir kitap. Saint-Exupery’nin diğer romanlarından ve öykülerinden pek azımızın haberi vardır.

Saint-Exupery, Nazilere karşı savaşmış bir savaş pilotuymuş ve bir saldırı sırasında öldürülmüş, ikinci Dünya Savaşı’ndan önce ispanyol iç savaşında faşistlere karşı savaşmış. Buradaki deneyimine dayanarak The Smiîe (Le Sourire) (Gülümseme) adında harika bir öykü yazmış. Ben şimdi bu öyküyü sizinle paylaşmak istiyorum. Öyküyü otobiyografi mi, yoksa öykü formunda mı yazmayı hedeflediği pek belli olmuyor. Ben otobiyografi olduğuna inanmak istiyorum.

Düşman tarafından tutsak alındığını ve hücreye atıldığını söylüyor. Gösterilen kötü muameleden ve kötü bakışlardan ertesi gün idam edileceği sonucuna varmış. Bu noktadan sonra öyküyü hatırladığım kadarıyla kendi kelimelerimle anlatacağım.

“Öldürüleceğimden emindim. Aşırı derecede asabiydim. Neredeyse çıldıracak gibiydim. Gözlerinden kaçan bir sigara bulabilirim amacıyla ceplerimi karıştırıyordum. Bir tane bulmuştum. Ellerim titrediğinden, sigarayı zorlukla dudaklarıma götürebildim. Ama hiç kibritim yoktu, hepsini almışlardı.”

“Hücredeki parmaklıkların arasından gardiyana baktım. Benimle göz göze gelmemeye çalışıyordu. Ne de olsa hiç kimse bir cesetle göz göze gelmek istemezdi. ‘Ateşiniz var mı?’ diye seslendim. Bana baktı, yerinden kalktı ve sigaramı yakmak için yaklaştı.”

“Yaklaştı, sigaramı yaktı ve o anda göz göze geldik. Gülümsedim. Bunu neden yaptığımı bilmiyorum. Belki sinirden, belki de biriyle bu kadar yaklaşınca gülümsemeden durmak zor olduğundan, işte her nedenleyse gülümsedim. O anda sanki iki yürek, iki insan ruhu arasındaki boşluk doluverdi. Bunu yapmak istemediğini biliyordum, ama benim gülümsemem engelleri aştı ve onun dudaklarında da hafif bir gülümseme belirdi. Sigaramı yaktı ve yanımda kaldı. Gözlerime baktı ve gülümsemeye devam etti.”

“Ben de ona gülümsemeye devam ettim. Şimdi onun gardiyan değil de insan olduğunu düşünüyordum. Artık bana bakışında başka bir boyut vardı. ‘Çocukların var mı?’ diye sordu.”

‘ ‘Evet, işte buradalar’ dedikten sonra cüzdanımdan titreyen ellerimle resimlerini çıkarmaya çalıştım. O da kendi ailesinin resmini gösterdi ve gelecekle ilgili planlarından ve amaçlarından söz etmeye başladı. Gözlerim yaş içinde kalmıştı. Ailemi bir daha hiç göremeyeceğimi düşünerek korkuya kapıldığımı; çocuklarımın büyüdüklerini görememe düşüncesinin beni deliye çevirdiğini söyledim. Onun da gözleri yaşla dolmuştu.”

“O anda bir tek kelime etmeden hücrenin kapısını açtı ve beni serbest bıraktı. Önce hapishaneden, sonrada arka patikalardan kasabadan kaçmama yardımcı oldu. Sonra da bir tek kelime konuşmadan arkasını döndü ve oradan uzaklaştı.”

“Hayatım bir tek gülüşle kurtulmuştu.”

Evet, gülümseme insanlar arasında planlanmamış, gayet doğal bir bağdır. Bu hikâyeyi işyerimde sürekli anlatıyorum, çünkü kendimizi, asaletimizi, derecemizi, statümüzü ve titrimizi korumak amacıyla taktığımız tüm maskelerin altında otantik esas benliğimizin yattığını düşünüyorum. Ben bunu ruh olarak adlandırmaktan çekinmiyorum. Ben eğer sizin ve benim bu yönümüz birbirlerini tanırlarsa, düşman olmanın mümkün olmadığını düşünüyorum. O zaman ne birbirimizden nefret edebilir, ne birbirimize kızabilir, ne de birbirimizi kıskanabiliriz. Üzülerek sözlerimi şöyle noktalamak istiyorum; yaşantılarımıza getirdiğimiz tüm maskeler bizi insanlarla ilişkiye girmekten alıkoyuyor. Saint-Exupery’nin hikâyesinde iki ruhun birbirini tanıdıkları o sihirli an çok iyi yansıtılmış.

Benim böyle anlarım oldu. Aşık olmak bir örnek. Ve de bir bebeğe bakmak. Neden bir bebek gördüğümüzde gülümseriz? Belki de maskesiz birini, hilesiz, gerçekten gülümseyen birini gördüğümüzden, işte içimizdeki bu bebek ruhumuz insanları tanıdıkça gülümsemeye çoktan hazır.

Yazan:Hanoch McCarty

Kitabın Adı:T.S.Ç Yüreğinizi Isıtacak Öyküler

Kitabın Yazarı:Jack Canfield / Mark Victor Hansen

Yayın Evi:HYB Yayıncılık

Category: Hayatın İçinden

About the Author ()

Comments are closed.