Hased
Hased: Başkasındaki bir nimetin yok olmasını yahut onun başına bir musibet gelmesini istemektir. Hasedin sebebi kibir, düşmanlık gibi nefsin kötü huylarıdır.
Gıbta ise başkasındaki bir nimeti, onun elinden çıkmasını arzu etmeden istemektir ve câizdir. Fakat haramda kullanılan bir nimetin, sahibinin elinden çıkmasını istemek câizdir. Bu hakîkatte günahın sona ermesini istemektir.
Bilerek ve isteyerek hased edip sonra zâhirde de bunun icabı olan şeyleri yapmak haramdır. Zâhirde bir şey yapılmazsa bu affolunmuştur. Nitekim Resûlullah Efendi¬miz (s.a.v.) buyurmuşlardır ki:
“Muhakkak Allâhü Teâlâ, söylemedikçe ve yapmadıkça ümmetimin nefisleri tarafından kalplerine getirilen kötü düşünceleri bağışlamıştır.”
“Bir kimseye karşı kalbine bir hased gelirse söz ve fiilinle bunu açığa çıkarma.”
Hasan-ı Basrî (rahimehullâh): “Hased, üstü kapalı bir şeydir. Onu açığa çıkarmadıkça sana zarar vermez” buyurmuştur. El-hasûd, lâ yesûd, yani hasedçi asla mesud olamaz. Hasedi ancak kendisine zarar verir, devamlı gam, keder, hüzün içindedir, hep geçim darlığı çeker. Hased ettiği kimseye zarar değil, bilakis fayda verir. Hasedçi düşmanına taş atıp da sonra o taş sekip kendi gözünü kör eden gibidir. Hasedcinin her sözü ve fiili, ateşin ekinleri yaktığı gibi amelini yakar, tüketir. Nitekim hadîs-i şerîfte: “Ateşin odunu yiyip bitirdiği gibi hased de hasenâtı (sevapları) yer bitirir” buyurulmuştur. (Hâdimî, Eyyühe’l-Veled Şerhi)
BEYİT:
Az belâ sanma efendi, hasedi
Mahv eder hâsidi kendi hasedi
Nâcî (Muallim Ömer)
(Hasedi az bela sanma efendi, hasetçiyi kendi hasedi mahveder.)
Category: Dini